1 Ekim 2013 Salı

Eski sevgiliye !

Seninle ayrıldığımız da sen beş aylıktın.
Çok masumdun dokunulmayacak kadar güzeldin.
Hani yeni doğmuştun benim için.
Çok narindin, dokunsam üzülür ağlardın.
Ama hayat işte, sezeryenle aldı benden seni.
Yeni doğmuşsun bir başkasına bu kaç aylık olacaktı...
Eminim ki oda erken doğum yapar...

Özlemek.

Gel artık !
Canımı sıkmanı bile özledim...
Özledim işte anlamıyormusun...
Özledim...

Üzüntü.

Canımı sıkmayı bile özlemişken bu neyin beklentisi, neyin üzüntüsü, nie gelmiyorsun.

Geç oldu.

İnsan sevdiği kişinin yanında hep çocuklaşırmış, sen hep çocuklaşırdın, bense hep kızardım
sana ! Meğersem sevdiğin için çocuklaşıyormuşsun geç anladım ama ...

Haklılık.

Başta geldin yüreğimi işgal ettin, sonra yüreği mi alt üst ettin, şimdi de gelmiş hayatı mı
şikiyorsun !

Canın sıkılır ve yazarsın.

Sonra yeniden sevmek istersin, yaşadıkların gelir aklına  aşık olmayı bile istemezsin çünkü;
daha önceden herşey yazılmıştır ve eline tutuşturulmuştur bir seneryo gibi, sen oynamaya
başlarsın  oynunu ve karsında ki insan da oynamaya başlar ! Bu oyunun bitmesi gereki çünkü
seneryo sayfalardan oluşur ve onunda  sonu olur ...

Hayaller...

Neden, neden neden böyle oldu, hani sözümüz,  hani mutluluğumuz, hani hayallerimiz,
hani nerede ılık öpüşlerin ha nerede !